En Uzun Geceye Varan Yolcu

20 Aralık 2014

Bir koltuğun üzerindeyim. İçinde bulunduğum oda bulanık.  Koltuğun rengini çözümleyemiyorum. Sırt üstü yatıyorum ve bacaklarımı görüyorum. Odadaki diğer eşyalara bakıyorum. Anlamlandıramadığıma dair içimde bir çatışma var. Sesleri ayırt edemiyorum. Yalnızca gözlerimi kendi vücuduma dikiyorum ve çevrede gezdiriyorum. Sonra her şey bulanıklaşıyor ve sönüyor.

Bu, dünyaya dair hatırladığım ilk şey. Pek mümkün gözükmese de yaklaşık bir yaşındayım. Bu benim ilk “anladığım” an. Sonsuza yaklaşan bir an.

Bugün yirmi’nin son günü. Bütünüyle muhteşem bir yaştı. Ve beni değiştirdi.

Şimdi bir odadayım, bir okyanustayım, bir yolun ortasındayım, bir otabanın arkasındayım, bir dağ eteğindeyim, uzak kıtalardan birindeyim, her yerdeyim. Yürüdüm. Çok fazla yürüdüm. Dünyanın sonuna kadar yürüdüm. Ve öylece durup dünyayı gözlüyorum şimdi, hayatımın her parçasını bir yerlerde hissediyorum.

Bütün sözcüklerin ardında, ben bir yolcuyum. Hareket ve devinim benim bilincim. Bu benim ben’im. Yolcu kendimi içinde en rahat hissettiğim kelime.

En uzun geceye doğdum. Bu bütün hayatımı farklı yönlerde birleştirdi.

Hayata aşığım ve bütün kutsalların peşinde sonuna kadar böyle süreceğim. Mücadele, korkusuzluk, özgürlük ve cesaret benim benliğimdir. Her şeyin ilerisinde serseri, bohem ve deli bir adam olarak sonuma varacağım.

Hayatıma bir şekilde giren, yollarımızın garip ara sokaklarda kesiştiği ya da bir daha görmediğim bütün insanları, sizi seviyorum.

http://instagram.com/p/w15IXCjJEz/ beni böyle hatırlayın.

Ve artık biten son kitabın içinden bir şiir parçasıyla veda ediyorum;

millerin doğurup kendini çoğalttığı uzaklıkların

toprağı kesen dalları üzerinde

çiçekler muhteşem kokarken

ölmenin

bir anlamı 

yok

https://www.youtube.com/watch?v=zuh3WyfVL2M

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir