Norveç Günlükleri #1

| Yolda

21 Temmuz 2015

Benden uzun zamandır haber alamıyorsunuz sevgili dostlar. Şimdi ‘anlatmaya’ geldim.

Su an Norveç’teyim (Trondheim). On gündür otostopla önce batıya sonra kuzeye gittim. Sayısız araba değiştirdim. Yüzlerce km yol aldım. Uc parca olan rotanin ilk ikisini bitirdim. Dokuz gündür ormanların içinde muhteşem fiyordların arasında çadırımda kalıyordum, bugun ilk kez bir gezginin evinde ‘yatakta’ uyuyacağım. Tek başıma bin bes yüz kmye yaklaşan otostop macerasında, sanırım bir kitaplık anıyı biriktirdim. Buradan yarın yola çıkıp kuzeye gidiyorum. Çadır, keman ve 15 kgyi aşan sirt çantasını ayni anda otobanda kmlerce taşımak beni tüketse de otobanın sıcak yüzü bir yerden insanı sarıyor. Doğu Norvec’ten başlayıp batıya Atlantik okyanusuna kadar gittim. Okyanusun ve adaların büyüsü bir duman gibi gri ve anlaşılırdı. Yürümeye çalışıyordum ki bir baktım solumda Atlantik Okyanusu, sanırım bunu anlatabilecek cok az kelime var. Cok yoruldum ama sanirim hepsine değecek kadar dünyanın en güzel doğasını gördüm. Yüce fiyortlar ve dağ sıraları. Çok fazla tırmandım. Şimdi bu Norveçli gezginin evinde tavana doğru bakıp bundan sonra ne olacağını düşünüyorum. Yol kuzeyi gösteriyor. ‘Kuzey asla unutmaz’ Bazen ‘ne yapıyorum lan ben burada’ diye düşündüm, o kadar şeyi yagmur altinda kmlerce taşırken. Ama yolun şeritlere bölünen teni yansıtıyor. Anlatıyor, kavratıyor. Bu yolculuk benim için gerçek bir ‘adam olma’ yolculuğu oluyor. Yol yolda. Yol, sırılsıklam islanıp bir dağa tırmanırken yemeğin ve suyun bitmesine rağmen devam edip zirveyi görebilmekte.Yol o küçük beyaz şeritte. Ve arkasından gelenin her şeyi geride bırakabilmesinde. Önümüzdeki yedi günde en kuzeydeki şehir Tromsoya varmaya çalışacağım. Ve oradan Izlanda’ya gideceğim. Tabi bunlar hayatta kalırsam olacak. Dört gun yetecek kadar param vardı ama arabasına alan norveclilerin ismarladiklari yemekler sayesinde hala bir iki günlük param var. Para önemli değil. Ölüm ya da uzunluk önemli değil. Kutsal olan, anlaşılacak olan hiç batmayan kuzey ışığında. Buluyorum. Hayat. Basit ve açık bir kelime. Bir dağın geçitsiz karlı yamacında bütün görüler gercektir.Çünkü sıkışıklık açıklıktır, düğüm ilk anahtar. Burada bir parantez açıp birkaç gün önce hayatımdan endişe edip her şeyi seferber eden yüzlerce gezgin dostuma teşekkür ederim. Seviyorum lan sizi. Ama ben kolay ölmem rahat olun bu işlerde tecrubeliyim. Sadece cok acayip ve hiçbir şeyin olmadığı yerlerde cadir kurdugum icin enlem boylam cinsinden yerimi bildirmeye çalışıyorum. Yeni bir 127 saat olmasın diye. Beni merak etmeyin. Ama bu destekleri ve aldığım mesajları hayatim boyunca unutmam. Buraya kadar çok zor geldim, hava da beni zorluyor. Ama pes etmeye niyetim yok. Kuzeye ve dahasına! Kutuplardan ümit burnuna kadar! Bütün kutsalları toplamak mümkün! Yürüyerek, otostopla, tırmanarak, sürünerek, bir yerlinin gözlerinde ve bir kuzeylinin ağır bakışında!
Bu fotograf sununla ilgili:
Buradaki insanlar hikayemi duyunca bilekliğimden dolayı bana ‘superhitchhiker’ diyorlar. Herkes cok ilgili ve oturup dinliyorlar. -tabi ki konserve eldorado ton balığı mis 😀 Bazen insan özlemi ceksem de otostopta tanıştıklarım dahi cok fazla ediyor. Kendinize iyi bakın. Ben yolda ve bir şeylerin kaybolup açığa kavuştuğu sınırlarda olacağım.

Otostopla, Vietnamlı bir kadınla vardığım buzul gölü.

Otostopla, Vietnamlı bir kadınla vardığım buzul gölü.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir