Nehir Yolcusu

Eylül 2018

Bugün, buraya uzun bir süre sonra yazıyorum. Fakat bunun güzel bir sebebi var. Bugün, Nehir Yolcusu’nun gezegen Dünya’daki gizemli ve sınırsız yolculuğuna başlamasının üzerinden tam bir yıl geçti. İlk tohumları, doğumu ve katlanarak büyüyen varoluşu; arkasında uzun, karmaşık ve alabildiğine güzel bir öykü barındırıyor. Ben ise bugün, gezegendeki 9050. günümü geçiriyorum. Yirmi dört yaşındayım. Her şey hızla büyüyor ve ben kitapla, şiirle ve bu kitabın öyküsüyle ilgili biraz konuşmak istiyorum.

Öncelikle neden şiiri kullandığımdan ve şiirin benim için ne gibi anlamları barındırdığından bahsetmem sanırım daha iyi ve faydalı olur.
Şiir; kullanılan anlatı araçları içinde, yaşamın yansıyış biçimleri içinde benim için yakın ve derin bir “toplanma ve gösterge alanı”. Benim için bir yaşam biçimi, bir deneyim biçimi, kendi haliyle bir çizgi ötesi. Sert bir vücuttayken içinde eriyebiliyorum, tam olarak anlatmak istediklerimi -çoğu zaman- anlatabiliyorum. Duygularımın ve deneyimlerimin yoğun ve derin geldiği zamanlarda ve dönüşecek bir yer aradığında kendini hızla iyi hissedebildiği bir yer; şiir. Bu uzun yıllardan beri böyle. On sekiz yaşında, bir yurt odasında yazdığım kitabım “Üzüm Dalları, Güneş ve Güz”içimde toplu halde büyüyen ilk filizlerden. Tabi o zamanlar biraz “küçüktüm”. On dokuz-yirmi yaşlarında artan sırtçantalı yolculuklarımdan sonra ise hayatta hiçbir şey benim için aynı olmadı. Sözcüklerin birleşimleri ve şiirleşmeleri de aynı olmadı. Her şey hep biraz daha aşağıdan, biraz daha derinden gelişti. Nehir Yolcusu‘nun temelleri de yirmi yaşındaki yolculuklarımdan, karşılaştığım deneyimlerden ve bu büyük değişimimden besleniyor. Bu süreçte, hayatımda var olan şiir benim için farklılaşıyor, değişiyor ve başka boyutlara evriliyor. Kendi şiirimi buluyorum.

Uzun yolculuklar; arkasında küçük yoğun özler, anlatılar, derin duygular ve boyutsuz deneyimler bırakır. Ben bunu; kovadaki kumlu suyun sıvı kısmının atılmasıyla kalan dipteki kum tanecikleri olarak görürüm. Geçmiş yıllarda katıldığım yollar, ülkeler, kıtalar bende birçok kum taneciği bıraktı. Ve yaşamın kendisi gittikçe büyük bir yolculuğa dönüştü. Zaman geçtikçe ve insan kendi içinde bir yolculuk halini deneyimledikçe “bazen” bunu ifade etmek istiyor. Şiir tam olarak burada, bir eski dost ve benim aradığım ifade etme biçimiydi.

Tabi ki uzun yıllar aldı. Şiirlerin oluşması, kendi içinde gruplara bölünmesi ve kendilerini törpülemeleri. Şiirler farklı defterlerde, farklı kıtaların kokularıyla birikmeye devam ederken onların kendi içlerinde de bir yolculuk halinde olduklarını gördüm. Bazı şiirler birbirlerine benzer hislerden, deneyimlerden ve gittikçe aşağıya indiğim tünelin farklı katlarından çıkmışlardı. Aslında bütün yaşam yolculuğu konuşmaya başlamıştı ve basamaklarla hikayesini anlatıyordu. Bunu fark ettikten sonra; kitabı oluşturmak, onu bölümlere ayırmak biraz daha kolay oldu. Şiirler zaten kendi bölümlerini ve yolculuk içinde nerede geliştiklerini açıkça gösteriyorlardı.

Ben, Nehir Yolcusu’nun içindeki hikayeyi; bir insanın yaşamda aldığı “büyüme ve olgunlaşma” basamaklarına benzetiyorum. Kitapta yarattığım bölümler benim için bunları simgeliyor.
Bu bölümlere bir bakalım.

I.    Gri Resif Kanallarında Uzun Gün Dönümleri
II.   Derin Dip Akıntılarında Yüzeye Çıkan Gölgeler
III. Tek Yön Biletlerin Kalın Döşenmiş Rayları
IV.  Yangı
V.    Töz
VI.  Nehir Yolcusu

Burada bölümlerin bütün anlam çözümlemelerini ve hangi basamaklarla bağdaşabileceğini anlatmayacağım. Bunun kıvılcımını oluşturup, gerisini okuyanlara bırakıyorum.
Şüphesiz, yıllarca “şiir” okuduktan sonra etkilendiğimiz şairler oluyor. Bazı tatlar hoşumuza gidiyor, bazı biçemlerde veya söyleyişlerde kendimizi görebiliyoruz. Benim de oldu. Fakat bu kitabın yazımına geldiğimde veya kitap için şiir seçmeye başladığımda, çok büyük özgünlükler oluşturabildiğimi gördüm. Bunlar beni gerçekten memnun etti. Ve sonuç olarak ortaya çıkan kitabın, farklı şekillerde tanımlanabilecek gerçek bir özgünlük içerdiğini düşünüyorum. Sanırım bunun oluşmasında üzerinde gerçekten çok çalışmamın da etkisi var.

Şiirler oluştuktan sonra üzerlerinde yoğun olarak çalıştım. İnce düzenlemelerim, başlıklar üzerine bitmeyen düşünme dönemlerim, kitabın her detayını uzun uzun kurgulayışım tahmin edebileceğiniz gibi uzun bir vakit aldı. Bir şiir kitabıyla bir hikaye anlatılabilir miydi? Bence anlatılırdı. Çok çalıştım fakat bence buna değdi. Sonunda ortay çıkan kitap beni çok mutlu etti ve bana içten bir huzur verdi. Dünyaya güzel bir şey bıraktığımı hissettim. Her elime aldığımda beni güzel hissettiriyor. Ve içinden gelen “yolcu” ve “yolculuk” kokusunu sürekli duyuyorum. Geçtiğim kıtaların, tanıştığım insanların ve yaşamın o içten özü kendini şiirlerde, kelimelerde, anılarda gösteriyor. Zaten kitabı da yola, yolculuğa ve varoluşa ithaf ettim. Başka türlüsü olmazdı.

Kitabın teknik detaylarını, edebiyatı ilgilendiren kısımlarını ve birçok hikayesini, beslendiklerini, anlattıklarını sevgili dostum Onur Uludoğan‘ın benimle gerçekleştirdiği edebiyathaber.net röportajında anlattım. O yüzden onların üzerine tekrar tekrar konuşmak istemem.
Röportaja buradan ulaşabilirsiniz. Okumanızı tavsiye ederim.
Kitabın basılma sürecinde Umay Umay‘ın gerçek bir desteği oldu. Ona teşekkür etmek istiyorum. Ve basım sürecinin sonunda, Nehir Yolcusu Eylül 2017’de 6:45 Yayınları tarafından basıldı. Benim için çok değerli bir seri olan, yayınevinin şiir serisine #19 numarasıyla girdi. Yolculuğunu sürdürüyor. Ne olacağını bilmiyoruz, hiçbir şey gibi.
Hepimiz yaşamdan geçen yolcularız ve bütün bu zamanımız bizim engin, kısıtlı, macera dolu ve büyük yolculuğumuz. Nehirler ise, benim için hep çok özel olacak.

Buraya belki de daha kitabın dumanı üstündeyken Nehir Yolcusu hakkında neler söylediğimi bırakmam güzel bir kapanış olur.
Eylül 2017‘de kitapla ilgili şunları yazmıştım.

“Bu kitabın, bugüne ulaştığı yolu ve derin sularını anlatmaya çalışacağım.
Üçüncü sayfada her şey şu ithafla başlıyor.

‘görünenin ardındakini gösteren yola,
tüm yolculara 
ve varoluşa.’

Nehir Yolcusu; üzerinde ince ince çalıştığım, dilin sınırlarını görmek için uğraştığım, benim için büyük değeri olan bir kitap. İçinde bütün kıtaların kokusu var. İçinde tanıştığım insanların, otostopların, dostlukların, yaşamın, aşkın ve ölümün izleri var. Yıllarca yollarda dolanıp durdum, tam olarak yerleşmedim, yaşamın iliğini ve içindekini görmek istedim. Bunlar olurken, birçok cevap aldım, birçok tünelden geçtim. Sonra bir musluğa dönüştüm ve bunları dışarı akıttım. Okuyanlar -umarım- ıslanacaktır, az ya da çok. Fakat bu ne bir düşünce kitabıdır ne de öğreti. Belki coşkun duyguların serbestlendiği, yeni bir şiirin arayışıdır. Ya da gerçeğin, saf bir halde şiire dönüşmesidir. Bir hikayeyi anlatan, bir küçük anı gösteren şiirlerdir bir yerde.

Fakat bildiğim şey, kitap veya bir sanat eseri ortaya çıktıktan sonra her şeye aittir. Bu kitap da sizindir, varoluşundur, bütün yolcularındır. Dostunuz olsun, gittiğiniz yerlerde yanınıza bir yoldaş olsun.
Nehirler hep yoluna akar, yolunuz güzele aksın.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir