İzlanda Günlükleri #2 ‘Kutsal’

| Yolda

4 Ağustos 2015

Bir şeritin önüne bir şerit daha çizildiğinde artık bir şeyler geride kalmıştır. Hiçbir şey aynı kalmaz ve değişimin kendiliği bu yuzden çok büyük.
Bugün muhteşem günler geçirdiğim Izlanda’da akşam saatlerinde otostopu tamamlayarak başkent Rejkyavik’e vardım. Ilk cizdigim rotayi yırtıp adanın tamamını dolaşmayı seçtim. Daire şeklinde bütün ‘Ring Road’u tamamladım. Notlarima göre yaklaşık 45 araba değiştirdim. Arabalarda 95 civarı insanla tanıştım bazıları coktan sıkı dostlarım arasında. Hepsi müthiş insanlardı.

Kutsal Route 1! Kutsal Higland! Kutsal Island!

Çok zordu. Dün gece yakaladığım bir açık hava konserinde Izlandali güzel insanlarla beraber müziği ve getirdiklerini dinlerken hissettiğim değişik bir ağırlıktı. Üzerimde değişen bir şeyler vardı. Kendimi büyümüş hissettim. Ama bunu her hücremde hissettim. Bu yuzden tamamen gercekti ve net olarak aldığım bir cevaptı.
Bu iki gözün gördüklerini daha önce söylediğim gibi anlatmaya fotoğraflar veya edebiyat yeterli olmayacak. Zaten bir süre sonra kendimi sadece izlemeye ve yasamaya kaptırdım, fazla fotograf çekmedim. Otostopun verdiği büyük ilham ve canlı varoluş hissi güneşin vurduğu yuce bir daga yansıdığında, o an sonsuza dek orada kalıyor. Kıpırtısız. Yakıyor. Butun damar duvarlarinda varolusun butunlugunu gezegenleri ve evrenin tamamini hissedebilmek keskin bir nefesle birlikte yakiyor. Buraya doğa için geldim ama yaşadığım maceralar çok daha fazlası oldu.
Üç gün once ruzgarda ölüyordum. Bugun black metal dinleyerek yüz km ilerledim. Dünyanin en güçlü selalelerini ve kaynayan volkanlari, buzullari gördüm. Onları sonuna kadar yaşadım. Kamplar ve mutlak soğuk beni çok yordu. Ama bunların hepsine değdi. Bugün yaptığım 398 km yol ve Izlanda’da çok kısa sürede toplamda 1600 km civarında yol ile sanırım Norveçlilerin söylediği ‘Superhitchhiker’ adlandırmasını hakettim. Kendimi otobanlara ait ve hiçbir yerde duzenli yaşamayan bir adam gibi hissediyorum. Ve bu his, muhteşem bir şey.
Otoban akışı ve baş parmağın gölgesi kutsal!
Çok fazla şeyi ayni anda hissediyorum bu yüzden tam olarak anlatamıyorum, anlatmak cok zor.
Üzgünüm. Çünkü kendimi buradan biri gibi hissediyorum. Bir ay kuzey ulkelerinden sonra sogukta bir kuzeyli gibi düşünüp şakalaşırken bir kuzeyliye dönüyorum. Bugün otostopta beni alan Izlandalı adamla hayatım, yol ve maceralar üzerine konuştuk. Şöyle dedi.
“Sende Viking Kanı olmalı, artık seni yarı Izlandalı sayıyorum sen de bizim kadar Vikingsin. Sen de bizim kadar Kuzeylisin. Sen ‘Last Eastern Viking’sin”
Kuzey Otostopu biterken bana atfedilen Viking Kanı ile yürümek mutluluk verici. Üzgünüm çünkü macera burada beni buldu, biriktirdim. Biriktim. Ve simdi sonunu gordum. Tanistigim bütün muhteşem insanlar. Dun gece sokakta tanistigimiz Fransiz Viktor ve onunla gittigimiz yerlerde bütün isimlerini aklimda tutamadigim Izlandalilar, Hindistan, Japonya, Almanya, Hollanda’dan muhtesem insanlar, Italyan,Polak, Tayvanli, Amerikali, Ispanyol, Ingiliz, Fransız otostopcular, gezginler. Ah! Hepsini anlatmak ve hatırlamak imkansiz.
Yol.

11813302_783711975075711_3237545905448932907_n

 

Kutsal dag sıraları ve çevrelerinde kuzey atlantik okyanusu!

Yeni buldugum Izlanda bayrağı sirtcantam varoldukca varolmayi sürdürecek. Çünkü burası benim kendimi ait hissettiğim yer. Bir gün beni sorarsalar onlara Izlanda’dan Kuzeyli Dogus diye anlatın. Onlar bana ‘superhitchhiker ya da ‘Last Eastern Viking’ diyorlar. Bunlar inanilmaz şeyler.
Uzerine dusundugum zaman vardigim sonuc: Burada beni hayatta tutan gosterdigim iradeydi. Asla pes etmemek. Insanlarin ‘artik yeter geri dönüyorum’ diyecekleri yerde devam ettim. Uyku tulumunun içinde ruzgar yuzunden donarak ölmememek için şarkı söylemeye calisirken, otobanda bir gokdeleni devirebilecek ruzgarda yürüyup uzerime saldiran yüzlerce sinekle bogusurken, okyanusa dusmek uzere gökyüzüne bakıp çözüm için kayalara tutunurken, bütün hava koşulları enerjimi sifira indirip elimde kalan tek elmayı belki birkac gun cölden cikamayacagimi dusunup yarisini saklarken, bu şey beni hayatta tuttu. Bu yuzden hayatimi bir beyaz sayfa kadar açık ve istediğim her seyi yapabilecek kadar berrak görüyorum artik. Hic olmadığım kadar güçlüyum. Bunu adlandiramam sadece anlatmaya çalışırım. Ama bütün bunlar, tanistigim insanlar, öğrendiklerim, gezegenin kendini saklamayan doğal müziği beni ‘büyümus bir herif’ yaptı. Gezegeni ilk defa gerçekten ‘anladim’. Bunu yapmak yasadigimiz sacma sapan sehirlerde cok zor. Bir volkanla ya da bir selaleyle yuz yuze konusmak gerekiyor ya da siyah kumların okyanuslarını dinlemek.

Yüce magma ve kaynayan yeraltı kutsal!

Dünyanın benim icin en guzel ulkesi artık burasıdır.
Fotoğraflar. Telefondakilerden bulduklarim. Milyarda biri var elimde. Hepsi kameralarda ve bir suru video var. Burdakiler: Kitapciya gidip izlandayla ilgili kitaplari okuyordum vikinglerden bir sayfa var. Otobanda dag olan fotoğraf bugün ruzgardan ucmamaya calisirken -evet bu baska ruzgarli gün- çektiğim bir fotoğraf. Icinde yer aldigim fotoğraf 1600 kmden sonra rejkyavik’e vardigimda yaşadığım mutlak özgürlüğü ve ‘I made it!’ diyerek bütün sokakları bagirarak dolaştığım bir andan kalan. Iki gün soguktan duzgun uyumamis haldeyim dikkatli bakinca anlaşılıyor. Güneşe doğru arabanin içinde olan fotoğraf Izlanda’daki son otostoptan. Benim için özel.
Kuzey yolculuğunu Muhteşem Norveç ve Yüce Izlanda’ da bir ayda geçirdiğim akil almasi ve hayal edilmesi zor günlerden sonra noktaliyorum. Neredeyse tamamen parasız yaptığım bu yolculuk sonrası gelen macera artık hayatimin beyaz kağıdını önüme seriyor.

img_5837kalitekesilics

 

Nereye gittiğimiz değil, gittiğimiz yerde neleri bulduğumuzdur önemli olan. Cogunuzun icinde bulundugu, ne kadar yer gördüğümüz, kaç ülkeye gittiğimiz üzerine yapılan yarış hissi, görmek ve daha cok görmek uzerine yapilan tartismalar aslinda yakindan bakinca tamamen sacmalik. Farketmenizi dilerim. Görmek ya da bulunmak değil, yaşamak ve akışta yer almak önemlidir. Arinmadikca ‘görmek’ zor. Berraklık çok uzun süre sonra geliyor. Aydinlanmalar bir otobanda, bir golü gözlerken, bir agac kovugunda, hicbir seyin gözükmedigi çöllerde, basit bir güneş ışığının vurduğu anlarin birinde gelebilir. Önemli olan geldiğinde onu bekliyor olmak.

Kutsal 70. enlem ve Batmayan Kuzey Işığı!

Zamaninda cok ucuza buldugum biletle iki gun sonra Ispanyaya gidiyorum. Fasa gidecek enerji bulursam gidecegim ama su an fazlasiyla yorgunum. Muhtemelen, bu maceradan bir kitap çıkar mi diye ispanyollari gözlerken yazmaya çalışacağım bir yerlerde. Çünkü bu ‘travel’ ya da ‘trip’ değil Jules Verne’nin anlattiklari gibi bir ‘Journey’ oldu.
Uzun yazilarla anlatacağım daha pek çok şey. Hikayelerin detaylarını ve nerde neler yaptığımı daha detaylı anlatacağım. Bu işi instagram.com/doguskokartti de yapıyorum arada goz atarsiniz bir sey var mi diye ama bu kez buraya da yazmaya çalışacağım. Bana destek mesajlari yollayan dostlara cok tesekkurler. Seviyorum lan sizi. ‘Seninleyiz’ demeniz bile güç verdi zor zamanlarda.

Kutsal Iskandinavya!
Kutsal Otostopcular!
Kutsal, kutsal, kutsal!
Yol, kutsal!

Bu coskun varoluş su an kaldığım fransiz arkadasimin evinin catisindan taşıp karşıdaki okyanusa ve muhteşem renkli dağlara vuruyor. Yaşamak’ gerçek kelime anlamında sanıldığından çok daha fazlası. Ve bu olağanlık, akış içinde her şeyi bütün gösteriyor.
Bir otostopcunun selamını ve üzerinde ışıklarla kuzey ruzgarlarını getirdim. Bir yolcunun gozlerini ve yasadiklarini getirdim.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir