9 Eylül 2016
Sohbet etmeyeli uzun zaman oldu değil mi? Bir yaşam anını güzelce paylaşmadan geçip giden günler. Aslında ben de yazmak istemiyorum buralara artık lakin bazen öyle içten davranıyorsunuz öyle içten insanlarsınız ki bu kısa süreyi -hangi yaşam kısa değildir ki zaten- güzelliklerle paylaşmak istiyorum.
Yolculuktaki son on günümü Italya-Slovenya sınırındaki bir ormanda yaşadım. Paradan, elektrikten, bütün yapaylıklardan uzaktım. Bin hippiyle beraberdim. Oradan geri geldikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Nasıl olsun? Büyük arınmaları, büyük çatışmalar, yoğun sevgiler izliyor. Bir şekilde Turkiye’ye döndüm. Ülkenin guneyinde biraz vakit geçirdim. Yazmaya başladım deli gibi. Kimseyi görmek istemedim. Sokakta yürürken, her gün yüzmeye giderken kimsenin yüzüne bakmadım. Çünkü geri dönüş bir seyleri düşürmeye başladı. Korktum daha da gitmesinden. Bu topraklar, mutsuz topraklar. Hemen içine alıyor insanı. Bir şekilde hayatta kaldım. Artık enerji geçişlerini hızlı duyumsuyorum, kötü hislere daha hassaslastım. Bedene daha derinden bakıyorum. Farkındalıklar içinde büyük yollardan geçtim. Kendime karşı daha samimiyim. Samimi olabilmek cesur olabilmektir. Çevrenizde samimi olmayan insanları gözleyin, korkuyorlar.
Ama bazen en kötüsü on beş gün önce Sahara Çölü’nde yürüyüp sonra ana dilinde kötülükleri işitmek oluyor. Her yerde bir gezgin olmayı düşlüyor insan böyle zamanlarda, hiçbir toprağın sakini olmamayı. Hiçbir dili tam olarak anlamamayı. Uzun yollardan sonra evrenin sözcüksüz dili açığa çıkıyor. Fakat yol, ev ile anlamlı. Insan hep hareket ederse anlayamaz farklılıkları.
Her zaman söylediğim gibi, hareket etmek bizi karşılaşmamız gereken insanlara doğru yaklastırır. Gittikçe arınıyorum dedim ya, öyle. Büyüyorum iyice ama yolu var daha.
Bir gün ansızın farkına vardım. Bu hayatta en değerli şey derin bir sevgi hissedebilmektir. En büyük zenginlik budur. Buna sahipseniz her şey sizin. Bu sizden uzaksa bu dunyada hicbir seyiniz yok. Büyük bir netlik.
İnsanlar kendilerini bir seylerle tanimlamaya devam ettikçe, hakikat uzak kalacaktır. Kendini tamamen unutup, tamamen hiçleşirsen, her şeyden arınırsan işte o zaman kendini buluyorsun. Acunsal yaşam enerjisine yaklaşma çabası, derin.
Bir yerden sonra herkesi özlemeye başlıyorsunuz. Bütün olan bitenleri, bütün insanları çünkü bir hayat yolu gibi kalıyor. Gülümsetiyor ama içi gidiyor insanın.
“Bittiği için üzülme, yaşandığı için sevin.”
Sonra müthiş bir şükran duygusu kaplıyor beni. Muhteşem dostlarım, beni tanımadan sevdiğini gördüğüm insanlar var. Dünya’nın her toprağında evimdeyim. Bir ağaca sarilabiliyorum, bana verilmiş büyük hediyeler var.
Bulduğumuz hazineler hep bizimle beraber aslında, iyiliğin ve sevginin damarlarının peşinden gittikçe; saflaştıkça hayat gizlerini açığa çıkaracak. İşaretler var.
İçe dönük uçuşlar, hiçbir zaman erken inmezler gökten veya uzaydan. Bir yandan bir yol hissi bir yandan biraz yerleşik kalma ihtiyacı içindeyim. Albümü bitiriyoruz. Sizin için bir sürü şarkı yaptım. Çok değerli bir yayınevi son şiir dosyasını belki basacak. Büyük bir heyecan. Hayatın bütün derinliklerine doğru devam ettikçe kafamın içinde bazı şeylere çarptım. Arinmak kolay değil, üzerine gittikçe beni içine çekiyor. Mutsuzlaşıyorum, ışığı görüyorum, mutsuzlaşıyorum, sonra tekrar aydınlanıyorum. Ancak tamamen yalnız olabilmek, en büyük cesaret. Şehirler büyük karmaşalarla soğutuyor beni. Topluma geri dönemiyorum. Bütün çemberlerin dışında kaldım. Her şeyi terk etmek istiyorum fakat tıp fakültesine insanı daha derinden anlamak için devam ediyorum. Meslek, diploma, bir şeylere sahip olmak tamamen anlamsız. Benim için çok az şeyin önemi kaldı. Beni anlayan insanların gittikçe azaldığını hissediyorum. Çoğu insanın yaşamın derinliğini anladığını sanmıyorum. Dinle Küçük Adam diye başlamak istiyorum konuşmaya ama sonra ben de bir yerlerde hala küçük bir adam olduğumu hatırlıyor ve zaten kimse dinlemeyecek diye bırakıyorum öylece.
Işık gerçek. Sevgi gerçek. Aşk gerçek. Yegane öğreti gerçekliği yaşayabilmek. Cesurca. Yaşam sonsuz ve büyük. Sihir gerçek.
Çölden dönerken her tarafım kumla doluydu, her hücrem kuma bulaşmıştı. Çok pistim. Ama bütün bunlar beni bu gezegene, bu hayata tüm varlığımla bağlı hissettirdi. Bunu satın alamayız. Aynı kandan olmayan kardeşlerim ve onlarda bulduğum sonsuz koşulsuz sevgi gibi.
Bir şeylerin daha da derinine gitmeye çalışacağım. Kaybolabilirim, hic geri dönemeyebilirim veya arınmış bir yolcu olarak dönerim. Aslında pek de bir önemi yok.
Ben bir çiçeğin kokusunda kainatı ararken, Olafur Arnalds Izlanda’da çalıyor. Her şey bir kitap kapağında sonlanıyor.
“Çok incelikler vardı dünyada.”
Tek bilmenizi istediğim, sizinle aynı gezegeni paylaşmaktan çok memnunum ve beni sevseniz de sevmeseniz de ben sizleri benim gezegen kardeşlerim olarak çok seviyorum. Büyük bir kalp asla yanılmaz. Biz bu büyük yeryüzü yolculuğunda, şarkılar söylemeye devam edeceğiz.